Aradan bir yıl geçtikten sonra çok iyi anlıyorsunuz ki aslında o tarihte olan bir "tesadüf" değildir, şimdiki hayatınızı şekillendiren biricik şeydir.
Sanırım zırvalıyorum.
Evet, tam bir yıl oldu. Koca bir yıl. 365 gün. 8760 saat. 525600 saniye. Dile kolay dediklerinden...
Fırtınalı bir denizdi, süphesiz.
Kararsızlık, ama aslında gayet de emin kendinden.
Çok şey değişti.
Ne kadar çok büyük bir yıkıcılık -ne acımasız olabiliyoruz ikimiz de- kanatıp geçtiyse de yaraları, yavaş da olsa -asla bitmeyecek bir şekilde- öğreniyoruz yaşamayı.
Yaşamların çeşitleri vardır. Seninle olan ve sensiz olan.
Ama inanmak aptallık buna; çünkü ilkinde yaşarım, ama ikincisinde sadece nefes alırım.
Karamsarlık, bencillik ve o büyük yok etme isteği...
Kimse mükemmel olduğumuzu iddia edemez, ama mükemmellik ne mümkündür, ne gereklidir bize.
Çok zorlandığımız, ölümün tek çare olduğu fikrine kapıldığımız buhranlı saatlerimiz...
Ve biliyorsun -ah biliyorsun!- o çılgınlık...
Kimi zaman can yakan ve kimi zaman da bulutları ayaklarımızın altına seren deliliğimiz.
Kimse bize "kolay" olacağını söylememişti, ve zorluğa da en başından beri değiyor.
Ne olursun karamsarlığa bırakma kendini. Ne olur kaybetme...
Haklıydın -her zaman değil, ama şu konuda...- ben kontrol sahibi bir insan değilim. Kontrol çok zarar verdi geçmişte... Bilirsin; bilemezsen de konuşuruz bunları. Dedim ya, özellikle SEN konusunda kendimi en ufak dizginlemeye bile kapalı tutuyorum. Benimkisi senin yanında güvende, tok ve mutlu olmaktır.
Derler ki bir kadın çocuksuluğu ve çılgınlığı için sevilirmiş... Bilmem. Hiç, bir kadını sevmedim, nereden bileyim.
İnsanların dediklerinden bize ne!
Biz, biz onları kullanır ve kendimiz öğreniriz. İkimiz!
Hayallerini seviyorum. Aklıbaşındalığını. İçinde - o kadar öldürülmeye, yokedilmeye çalışılmış olmasına rağmen- hala öylesine güzel, eldeğmemiş harikalar var ki...
Seni anlamadığımı düşünebilirsin. Ya da her şeyi abarttığımı. Veya göremeyecek kadar aptal olduğumu.
Bilmem. Yanılıyorsun.
Ortak kararımız olduğu üzere, kimseyi bütünüyle çözmek mümkün değildir; ama kasırganın merkezine olabildiğince yaklaşmama izin ver. Koca bir yıl -neler neler oldu...- ve artık bana bu kadar güveniyor olmalısın.
Mesafelerin ne kadar acıttığını biliyorum.
Uykusuzluğun ve kelimelere dökülemeyen onca şeyin de...
Artık farklı görüyorum. Artık... artık çok şey değişti - evet, ömrümün en fırtınalı yılıydı bu.
Asla olmadı.
Affet beni.
Yaptıklarım ve yapamadıklarım için.
Bir yıl...
Artık tanıyabiliyorsun, mümkün olduğunca.
Ve ölürsek,
beraber öleceğiz.Tüm olanlar...
O sayısız saliseler boyu...
Başka evim yok, başka sahibim yok...
Bazen aşırı yorgun, bazen fazla cani.
Ama sonunda, -ne kadar çok isterdim ismini fısıldamayı...- sensiz ölmeyeceğim.
Aynı 365 gün öncesinde, o sonbahar gecesinde ilk kez hayal ettiğim gibi.
Ve ölüm bile teselli olmuyor senin yokluğuna.
Ve eğer ölürsek...
Ve eğer ölürsek güzel gözlü Muhafızım...
beraber öleceğiz.
bir gün önceden yayınlandı bu yazı...
YanıtlaSilolsun...
nice 17 ekimlere
ss.