Küçük bir balık vardı, adı İNSAN. Hayat ona o kadar boş geliyor, canı o kadar sıkılıyordu ki… Etrafındaki balıklardan ve içinde yüzdüğü Anlamsızlık ve Korkular Nehri’nden tiksinmeye başlamıştı. Nehrin çok ölümcül, dalgalı bir kısmı vardı. İNSAN’ın sürüsündeki hiçbir balık, hatta bütün nehir sürülerindeki balıkların hiçbiri o akıntının yanına bile gitmezlerdi. Yavru balıklara oraya yaklaşmamaları öğretilir, oradan söz edenler sürüden dışlanırdı. Hatta oranın dünyanın sonu olduğuna inananlar bile vardı.
Birgün İNSAN, DELİLİK isimli tuhaf bir balıkla tanıştı. Bütün sürü DELİLİK’ ten kaçıyor, ona psikopat muamelesi yapıyordu. DELİLİK , İNSAN’a sordu:
-Dünyanın sonu dediğiniz şeyin ötesinde ne var biliyor musun?
İNSAN , sürüden dışlanmamak için fısıltıyla, ona ezberletilen yanıtı verdi:
-Hiçbir şey! Orası sondur ve içinden geçen herkes kaybolur.
DELİLİK güldü:
-Asıl içinden geçmeyenler kaybolmuştur, dedi. Onların ruhu, benliği yok olur.Ben oradan geçtim ve sizi de SONSUZLUK, ÖLÜMSÜZLÜK VE MÜKEMMELLİK OKYANUSU ’na götürmeye geldim.
İNSAN ürkmüştü. En yakın arkadaşı SONSUZ UYKU’nun yanına koşmak istedi. Ama arkadaşına bu konuşmayı anlatırsa bir daha asla arkadaş bulamayacağını biliyordu İNSAN. Sonra DELİLİK‘in söylediklerini düşündü.
- Ölümsüzlük ve mükemmellik diye şeyle yoktur! Diye karşı çıktı. Doğru ya, herkes öyle diyordu sürüde.
- Bu, o kelimelerden ne anladığına göre değişir.Ama o harika okyanusu görmek istemez misin İNSAN? diye sordu DELİLİK. İNSAN‘ın gözleri ışıldadı.Asla yapmaması gerektiğini biliyordu, bir daha sürüde kabul görmeyeceğinin farkındaydı ama kendini tutamadı:
-Evet! İ-isterim…
-Ama önce beni kabullenmelisin.
İNSAN, DELİLİK’in içini doldurmasına izin verdi. Tuhaf histi bu. Yaşadığını hissetmek gibi. Delilikle bir oldu sanki.
-İstediğim her şeyi yapmalısın.
-Her şeyi…
-Ve bedeli ödemelisin.. Yüzgeçelerini, pullarını, kuyruğunu kaybetmeli; sonsuza dek değişmelisin.
-Ama onlar olmadan ne yaparım? diye inledi İNSAN.
-Bedel ağırdır.
- Peki… Kabul ediyorum. Ama niye bize oradan geçenlerin öldüğünü söylüyorlar?
- Çünkü ötekiler de onlara öyle söylemiş.Korkuyorlar, İNSAN. Değişmekten, bir şeyleri feda etmekten çok korkuyorlar. Ama senin bu Korkular Zinciri denen yerden geçip okyanusa gitmen için korkmaman gerek. Üzerinden geçeceğin her akıntı senden okyanusta gereksiz –ve aslında burada da gereksiz- olan bir şeyi alıp götürecek. Unutma İNSANcık, en değer verdiğin şeyi bile alabilirler senden.
- Benim adım İNSAN!
-Henüz o ismi hak etmedin, diye sakince karşılık verdi DELİLİK.
İNSAN , kendini DELİLİK ‘e ve onun fısıldadıklarına teslim edip kendini Korkular Zinciri ‘ne bıraktı. Üzerinden geçtiği ilk akıntı “başkalarından üstün görünme isteği”ni aldı İNSAN ‘dan. İkincisi “başkaları yapıyor, onlar gibi olmak ve kabul görmek için ben de aynısını yaparım”ı; üçüncüsü, “övgü isteme”yi sildi zihninden. Sonra “önyargılar” gitti. Ardından ona bütün öğretilenler… Eskiden en çok sevdiği, inandığı şeyleri bile sildi güçlü akıntılar.İnandığı şeylere sadece inanması öğretildiği için inandığını fark etti aniden.
Akıp gidenlerden her biri bir puluydu İNSAN’ın. Akıntılarla bütün pullar yok oldu. “Özentilik” adını verdiği yüzgeci yok olup gitti suda. Sonra ise “ezberlenmiş öğreti ve kalıplar” dediği kuyruğu. Onu amaçsız hale getiren “sürüden biri olmak”, yani öteki yüzgeci de bırakıp gitti İNSAN ‘ı. İNSAN her şeyden kurtulduğunu düşünüyordu ama son bir akıntının da geldiğini gördü. Acaba bu da anılarını mı götürecekti?
Son akıntıyı da aşıp okyanusa -evet; karşısındaki mükemmel, keşfedilmemiş dünya okyanustu işte!- varınca yeni pulları, yüzgeçleri ve hayran kalınacak bir kuyruğu olmuştu. O zaman anladı İNSAN , son akıntı ona yepyeni bir benlik kazandırmıştı. Heyecanla arkasına dönüp sordu hızla uzaklaşmakta olan akıntıya:
- Adın ne senin?
- Ben mi? Düşünmek…
İNSAN gülümsedi.Tabi ya, hiç düşünmeden olur mu?
Hemen kuyruğuna, pullarına isimler bulmaya koyuldu. Kuyruğuna “Asla unutmamak” dedi; eskiden inandığı yozlaşmış şeyleri unutursa ne anlamı kalırdı ki? Bir yüzgecinin adı “Dayanmak” oldu, her acıya, savaşması gereken şeylere dayanması gerektiğini hatırlamak için. Diğer yüzgecin adını “Kendini adamak” koydu; çünkü artık anlamsızca yaşamamak için tek yapması gerekenin bu olduğunu biliyordu.
Birden İNSAN, yolculuğu boyunca DELİLİK ‘in de yanında olduğu fark etti. Ve ona sordu:
- Okyanusun ötesinde ne var?
-Gökyüzü… Ama ancak ölünce gidebilirsin oraya. Çünkü orası TAM İNSAN olacağın yerdir; bütün zaaflarından, aciz vücudundan kurtulur ve bilmediklerini öğrenirsin…
-Bir şey soracağım; neden oknasunu bırakıp nehrimize gelmiştin?
- Bu benim kendimi adadığım şeydi, İNSAN . Herkesin bana kötü davranacağını bile bile, seni amaçsızlığından kurtarmak için geldim. Ve seni hiçbir GERÇEK’i bilmediğin SONSUZ UYKU dan uyandırmak için…
İNSAN gülmeye başladı. Anlamsızlık ve Korkular Nehri’ndeyken inandıklarına, nasıl dışlanmaktan korktuğu için sürüyü takip ettiğine ve mutlu olduğuna inanmasına güldü...
İNSAN kahkaha atarken, eski sürüsündeki balıklar hala kendi korkularının zincirleriyle bağlı, hiçbir şey fark etmeden, amaçsızca gülüyorlardı. Yani, güldüklerini sanıyorlardı…
aslında biraz saçma geldi bana. yorumlarınızı bekliyorum...
YanıtlaSil