21 Kasım, 2010

Gaga'yla sorunumuz ne???

Bu günlerde gevezeliğim tuttu; iyi de oldu - ah bir de bloğa fırsatım olsa...

Sevindim 11 izleyici olmuş... İnsandan kaçan hümanist ve Rengarenk; hoşgeldiniz. Bu kadar az izleyicisi olunca, hepsiyle teker teker ilgilenebiliyor insan! Dediğim gibi çenem düştü ah ah...

İnsanın kafası karışık olunca... Bir de üstüne tembellik! Kalkıp gitmem gerek, masadan kalkmaya üşeniyorum da bloğa yazı yazıyorum, işe bakın!

Bu tantananın ardına neler saklıyorum...

Elimde değil!
Durun durun bir şeyler anlatacağım size; gitmeyin...

Hiç de havamda değilim ya neyse.

Size bir sorum var...
Konuyu bayağı, aptalca ve fazla popüler kültür öğesi içeren bir saçmalık olarak değerlendireceksiniz belki ama... Eh yazmazsam çatlarım dedikleri şeyler var be!

İşte soru...
Lady Gaga'yla sorunumuz ne?


Hayır, kesinlikle sinir olun diye yapmıyorum! Merak ediyorum...


Şimdi efendim, benim ilk Lady Gaga şarkısı dinleyişim zorla olmuştur. Eh, kolumdan tutup dizüstü bir bilgisayarın önüne oturtulmuş "Bak klibi çoook ilgiiinç!" diye bir çığlıkla beraber bana Bad Romance dinletilmişti. Ay yok, benim aklım Theatre of Tragedy'nin sopranosunda... İşte dinletenin hatrı kalmasın diye oturdum dinledim. Hay allah arkasından bir de Paparazzi'yi açtı. Neyse sıktık dişimi dinledik...

Ama şarkılar bitti, aldı beni bir gülümseme... Benim aklım Bad Romance'in finalindeydi!

Belki bağlantı kuramıyorsunuzdur, ben bir açıklık getireyim konuya.

Şimdi... Ne olmuş bana, lafa başlayamıyorum! Benim kalın kadın sesine sevgim vardır öncelikle, müziksel açıdan tabi. Elbette kimse bass bir erkeğe alto bir vokalist istemez -eh neden en çok dinlediğim grupların soprano kullandığının açıklaması- dolayısıyla benim kulaklarıma da o sesler pek gitmez. İlk dinleyişimde o ses etkilemişti beni - hala en güzel sesinin Bad Romance'de çıktığını düşünüyorum. Ama ben yine de Lady Gaga'yı sevmemiştim o zaman.


Geçen aylarda bir tür... bulanım benzeri bir iç sıkıntısı geçirdim. Haggard dinliyorum, iyice karanlıklara çöküyorum, oradan neşelenirim diye Marilyn Manson'a geçiyorum, ama This Is Halloween bile kahrediyor beni. Epica'ydı, T.of Tragedy'ydi, Ensiferum, Deathstars... ben gittikçe eriyip gidiyorum. Dayanamadım en son; fırlattım kulaklığı. İnsan sesleri doldu hemen kulağıma; katlanamadım, geri taktım kulaklıkları. Biraz bekledim, sonra aklıma esti radyoyu açtım. Virgin. Aman dedim, bu saçmalıklarla kim şimdi... O sırada tanıdık bir ses duydum- Gaga. Dedim ki eh bari dinleyeyim... Alejandro.

Sonra -aman ne büyük aptallık!- günlerce dakika başı tüm frekansları tarayarak Lady Gaga duymaya çalıştım. Bir de Everything to Loose, kimin söylediğini bilmiyorum... Eh benim bu radyo çılgınlığım, arkadaşlarımın bana nihayet birkaç Lady Gaga şarkısı yollamasıyla sona erdi.



Şimdi kafanız karışmış olabilir...
İnsanların yıkılmayan bazı duvarları vardır, biliyorum.
Nedense "gotik takılan" birinin bir gün gelip bir pop şarkısını mırıldanması herkese tuhaf gelir.
Oysa kimse, bir Allah'ın kulu gelip de sormaz...

Yahu Lady Gaga'da ne buluyorsun?

Erszebeth Bathory'i. Kanlı kontesi. Marilyn Monroe'nun simgeselliğini. Şu "vamp" kadını.


Dehşete mi düştünüz? Ben düşmüştüm.

"Aptal" bir kadın üzerinde uzun bir kutup ayısı postuyla yürüyordu...
Bir sonraki an Kontes, Bathory yürüyordu, üzerinde postuyla; ve tek eksik, kan lekeleriydi postun üstünde. İşte Gaga'da gördüğüm.
Sizi oturup birkaç klibini izlemeye davet ediyorum Gaga'nın. Bir tabutta iskeletin yanında yatan bir kadın? Bir Jesmine Becket-Griffit resmi! Bir erkeğin bacaklarına geçirilmiş bir fileli çorap? Fetishlerin "fishnet" fantezisi! Sözler deseniz...
Bad Romance'den daha "yırtıcı" bir şarkı duyamıyorum ben. Bir delilikle! Her zaman aşklarını isteyen, ama sadece oyun olsun diye isteyen... Hasta olanı isteyen! İntikamını isteyen, ayartarak isteyen... İsteyen!

Veya "plastiğiz, ama yine de eğleniyoruz!" diyebilen...
Bir Marilyn Manson ilkesi gibi.
Bazen de onda bir tür Natalie Shau groteskliği görüyorum.
Bir Erszebeth çarpıklığı.


Utanmaz, arlanmaz, kendine taş atan, belki de inadına "rezil" edilen, örnek alınan ama sürekli de laf sokulan...
Tanıdık senaryo; aynı hamamda aynı tas...


Bakın ne güldürdü beni...
Öylesine denk geldi, gazetede mi gördüm ne... Gülşen'le bir röportaj. Resim dikkatimi çekti, altında yazanı okudum ben de. Sarımsı beyaz saçlar, gölgeli bir arka fon, siyah beyaz... Muhabir diyor ki, "Hayranlarınızın çoğu yeni çektiğiniz klipte Lady Gaga'ya benzediğinizi söylüyor..." Gülşen açıklamış işte, biz farklıyız vesaire, çalıntı değil diyor kısaca. Sonra bakın ne diyor: "Tabi klipte gotik öğeler kullandık... Karanlık, ağır makyaj... Gaga'nın da öyle temaları var. Ama..." bir şeyler bir şeyler işte. Bizim doğma büyüme pop kültürü Gülşen'e sen "gotik bir klip çektik" mi dedirttin Gaga! Helal olsun... Ama bazı hayranlar "o güzel kadını" bu klipte bulamadıklarını söylüyorlar.

Ha, işte gelmek istediğim konu!
Gaga zarif değildir. Değildir. Güzel hiç değildir...
Belki bazıları onun sırf "yırtıklık" olsun diye böyle davrandığını düşünüyordur. Düşünün... Belki haklısınız. Ün için neler yapılmıyor ki!

Zerafetten yoksun bir düşmüşlük görüyorum onda.
Acıma hissiyle duygudaşlık...

Belki de onu savunuyorum; çünkü onda bana ait bir şeyler görüyorum.
Groteskliğinde.
Greandal çirkin ve güçsüz olsaydı ne yapardı?

İntikam...

Çok konuştum.

Bitireyim...

Benden size bir sır:
Gaga başka!

Birkaç yıl daha izleyin onu; bakın bakalım, Monroe'nun katil ruhlu kızı neler neler yapacak!




.

1 yorum:

  1. Hoş bulduk :)
    Bende de az izleyici var, gerçekten böyle adı söylenince insan bir hoş oluyor. Sanki tv ye çıkmışım, ünlü olmuşum, bi yorum yapınca millet ağlamış gibi. xD
    Lady Gaga'yı bilemiciiim, gerisine hiç karışmıyorum :)

    YanıtlaSil

Lütfen blog veya yazı hakkında yorum yapın. Önerileriniz daha iyisine giden bir yol olacak...