Gidip temize çekmem gereken bir hikaye var, ama kalkamıyorum sandalyeden; illa tembellik yapacağım ya...
Bazen insanlar tokat yemiş gibi oluyor.
Ben ömrümde yalnız bir tane gerçek tokat yedim. O da zaten pek güçlü bir şey değildi, elimden kaçmak için atılmıştı - aptallık da burda ya; o tokat kaçmaya değil yakınlaşmaya yaramıştı.
Şimdi tokat dedim de aklıma ne geldi...
Hani ünlü "Fransız sahnesi" vardır ya... Hatırlamadınız mı? Durun anlatayım: Şimdi kadın eline bir silah alır. Karşısındaki adamı -veya kendini- öldürmekle tehdit eder adamı. Silahı beceriksizce havada sallar durur... Birkaç saniye sonra -aha!- bir bakarsınız öpüşüyorlar. Ne ilginç gelmişti ben bu işin sebebini -kısmen- sonucunu kavrayana kadar...
Bakınız sonra "göğüs yumruklama" vardır. Bu daha çok romanlarda görülür. Kadın ağlar ağlar, sinirle haykırıp anlaşılmaz şeyler söyleyerek adamın zavallı suçsuz göğüs kaslarını küçük elleriyle -her romanda kadınların elleri küçüktür!- kasap eti gibi döver.
Dalga filan geçmiyorum. İçimden geldi.
Sonra ölen sevgili mezardan çıkartılır... -en şairanesi budur-
Hım "gözlerini kapa!" denip öpülür...
Başka başka?Ardından -biraz Yeşilçam'a dönelim- "Nayır! Nolamaz! Beni bahtsız yavrumuzla bırakıp gidemezsin!" denir.
Ee, hadi başka?
Klişeleri sayıyoruz hadi hadi, güzel bir gün bu gün!
"Bu gün en önemli gün. Yaşamak veya ölmek için en önemli gün. Toprağn ve yaşamın oğulları için güzel bir gün -ah, göğün ve ölümün kızları için daha da güzel!"
Bu gün güzel olsa gerek; saçmalıklar serbest! Şu insanlar da çok şey bekliyor; belki göründüğüm gibi değilimdir ben...
Durun, durun!
Bir şey vardı...
Şey...
Beni saçmalamakla suçlayamazsınız.
Okumayın! Boş gevezelik...
Şey gibi...
Neydi o?
Üstteki resim: Benjamin Lacombe
Alttaki resim: Anne-Julie Aubry
.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Lütfen blog veya yazı hakkında yorum yapın. Önerileriniz daha iyisine giden bir yol olacak...