08 Aralık, 2010

Neydi O?

Hiç içimden gelmiyor, biliyor musunuz...

Gidip temize çekmem gereken bir hikaye var, ama kalkamıyorum sandalyeden; illa tembellik yapacağım ya...

Bazen insanlar tokat yemiş gibi oluyor.
Ben ömrümde yalnız bir tane gerçek tokat yedim. O da zaten pek güçlü bir şey değildi, elimden kaçmak için atılmıştı - aptallık da burda ya; o tokat kaçmaya değil yakınlaşmaya yaramıştı.

Şimdi tokat dedim de aklıma ne geldi...
Hani ünlü "Fransız sahnesi" vardır ya... Hatırlamadınız mı? Durun anlatayım: Şimdi kadın eline bir silah alır. Karşısındaki adamı -veya kendini- öldürmekle tehdit eder adamı. Silahı beceriksizce havada sallar durur... Birkaç saniye sonra -aha!- bir bakarsınız öpüşüyorlar. Ne ilginç gelmişti ben bu işin sebebini -kısmen- sonucunu kavrayana kadar...


Bakınız sonra "göğüs yumruklama" vardır. Bu daha çok romanlarda görülür. Kadın ağlar ağlar, sinirle haykırıp anlaşılmaz şeyler söyleyerek adamın zavallı suçsuz göğüs kaslarını küçük elleriyle -her romanda kadınların elleri küçüktür!- kasap eti gibi döver.


Dalga filan geçmiyorum. İçimden geldi.
Sonra ölen sevgili mezardan çıkartılır... -en şairanesi budur-
Hım "gözlerini kapa!" denip öpülür...
Başka başka?
Ardından -biraz Yeşilçam'a dönelim- "Nayır! Nolamaz! Beni bahtsız yavrumuzla bırakıp gidemezsin!" denir.

Ee, hadi başka?

Klişeleri sayıyoruz hadi hadi, güzel bir gün bu gün!

Ne der Poe'nun güzel Morellası:

"Bu gün en önemli gün. Yaşamak veya ölmek için en önemli gün. Toprağn ve yaşamın oğulları için güzel bir gün -ah, göğün ve ölümün kızları için daha da güzel!"


Bu gün güzel olsa gerek; saçmalıklar serbest! Şu insanlar da çok şey bekliyor; belki göründüğüm gibi değilimdir ben...

Durun, durun!

Bir şey vardı...

Şey...

Beni saçmalamakla suçlayamazsınız.



Okumayın! Boş gevezelik...

Şey gibi...


Neydi o?



Üstteki resim: Benjamin Lacombe
Alttaki resim: Anne-Julie Aubry


.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Lütfen blog veya yazı hakkında yorum yapın. Önerileriniz daha iyisine giden bir yol olacak...