05 Ağustos, 2010

Herr Mannelig, Herr Mannelig...




İnsanın bazen uzaklaşması gerekiyor. Kaçmak değil; kaçmak... saçmadır. Benim bahsettiğim unutmak. Evet unutmak gerekiyor. Acı verdiği için değil, zihni yorduğu için. Zihni. Ve kalbi.





Unutmak istediğimde müzik dinlerim ben. Dünyayı unutmak için en işe yarar yoldur bence. Kulağınıza kulaklığınızı takar, gözlernizi kapatırsınız. Kısa süreliğine sonsuz uyku hissi veren bu küçük uzaklaşma bana yeterli.





Az önce yine uzaklaşmıştım. Neden bilmiyorum.





Nefret ettiğim bir yemeği yedim, sonra kulaklığımı takıp kendime güzel bir Haggard şarkısı açtım. Yatağıma yüz üstü uzandım ve gözlerimi kapadım. In a Pale Moon's Shadow. En sevdiğim şarkılardan biri. Eskiden bu şarkının kafamdaki anlamı aşktı. Hala sonlarına doğru o güzel ritmi içimde aşk olarak hissederim. Bir piyanistin boynunu okşayan, şarkısına eşlik eden rüzgar gibi...

İşte konuşmak istediğim tam da bu.

Ne zaman o şarkıları dinlesem... Herr Mannelig... Robin's Song... Sözleri önemli değil, o melodi...

Aşkın Haggard şarkılarınının akan sesleri gibi olduğuna inandığım günler...

Pek yalan değilmiş bu inanış.

Ama yine de soruyorum bazen, zihnimi gerçekten kirletmeli miydim, diye.

Evet bu nankörlük. Bu kadar harika şeye karşılık ufak bir şüphe düpedüz nankörlük. Ama o kadar seviyorum ki bu güzelliği.

Ve evet, aşk Herr Mannelig'deki gibi narin ve nazik bazen. Ama kim inkar edebilir ki arada bir yerlerde o kalın sesli vokal ve can acıtan davul vuruşları olmadan o güzel şarkı tamamlanmıyor...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Lütfen blog veya yazı hakkında yorum yapın. Önerileriniz daha iyisine giden bir yol olacak...