26 Ekim, 2009

daima onun...

Belki de düşünmemeliyim artık... Acı veriyor diye bırakıp gidemem ya hayallerimi. Unutmak ne güzel olurdu.


Ama hayır; ilk zorlukta kaçıp gidemem, yapamam bunu kendime.
İlk zorluk mu? Önüne çıkanlarla uğraşmaktan önünü göremiyorsun. Ve aklında hâlâ o... yaratık var!
Yaratık! Sürekli hayalini kurduktan sonra yaratık mı diyorsun ona? Sanki...
Sus... Bir hataydı! Asla onu... Hayır, hayır!..
Zaaf mı? Kaçıncı hatan bu? Kaç defa düştün? Her seferinde gelip onun kaldırmasını bekleyerek kaç defa?..
Artık değil. Artık o kadar aptal değilim!
Aptal... Aptallık mı bu? Bütün ruhumuzu önüne sermemiz saflık mı?
Bunu soramazsın bana. Cevabı olmayan soruyu soramazsın. Bulabilseydim cevabını, şimdi burada canımız yanmış, sokakta kalmış kedi yavruları gibi hüzünlü duruyor olmadık.
Onun için bu kadar şey yapmamalıydık...
Eğer durdurabilseydim...
Yapmamalıydık.
Asla.
Ve belki de...
Hayır; bunu hayal etmene izin veremem.
Ama ettik. Her gece bu düşle uykuya dalmadık mı?
Hayır! Hayır! Ha...
İtiraf et küçük kız... Kendimizi kandıramayız.
Görmek istemiyorum! Gerçeği... Duymak istemiyorum!
Ama her zaman o... Orada...
Yalancı! Orası asla onun olmadı. Asla sevmedik onu.
- KAHKAHA- Gerçekten mi? Bu yüzden mi başımız dönüyor ona bakınca?
Ama biz... Biz başkasına...
Evet...
Başkasının...
Her zaman...
Ve sonsuza dek hep onun...
Asla onun, kocaman bir hatanın değil...
Ve aslında...
Sonsuza dek...
Her nefes alışımızda...
Aklımızdan geçen her şey aslında...
Onun...
Ve biz...
Daima onun...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Lütfen blog veya yazı hakkında yorum yapın. Önerileriniz daha iyisine giden bir yol olacak...