Kafasında o kadar şey olup da dakikalar boyu boş bakışlarla ekranı izleyen kaç aptal var bilmiyorum. Ama ben onlardan biriyim. En azından şu an. Edgar Allan Poe'nun görüşüne katılırım: Düşlerden başka gerçeklik yoktur.
Bana kanıtlayabilir misin gerçek olduğunu?
Poe bunları ne düşünerek söylemişti tam olarak bilemiyorum, ama benim buna inanmak için sebebim var...
Bana kendinin gerçek olduğunu kanıtlayabilir misin?
"Düşünüyorum, öyleyse varım." Düşünüyorsun, evet düşündüğün şey var, ama sen var mısın?
Kim sinirini yazarak çıkartmış... Nedense şu anki hisler içimde bencilce dolandığında aklıma bir şarkı gelir. "There! There! Somebody somebody look up there! Did not tell you smell that air..." Sweney Todd filminden bir şarkı...
"Mischief! Mischief!"
'Yakın onu!'
Yakın beni!
Fark ne anlamıyorum...
Zihnimde hayaletler şarkılar söylüyor ve ben dinliyorum.
En harikası da Theatre of Tragedy'nin Envision'ı olsa gerek. Nedense o şarkıya son zamanalarda bir... zaaf besliyorum. Ve Machine'e. "...use me, I'm cheap to rent..."
Düşünüyorum... Acaba ben ne kadar ucuzum?
Sana gitme demeyeceğim
Üşüyorsun ceketimi al.
Günün en güzel saatleri bunlar,
Yanımda kal.
Sana gitme demeyeceğim.
Gene de sen bilirsin.
Yalan istiyorsan yalanlar söyleyeyim.
İncinirsin.
Sana gitme demeyeceğim,
Ama gitme, Lavinia.
Adını gizleyeceğim
Sen de bilme, Lavinia.
Özdemir ASAF
Gitme... Ben diyebilirim, yalvarabililirim! Gitme, gitme; sana yalanlar söyleyeyim...
Zaten bu, değil mi? Yalancılık! Yazmak yalancılıktan başka nedir? Tanrıya, zamana ihanet etmek!...
"Ve o gece Arkham'ın çatılarında şeytanlar dans etti." diyor H. P. Lovecraft, Herbert West- Yeniden Canlandırıcı öyküsünde. Şeytanlar! Neden almadınız beni yanınıza? Neden ihanet ettiniz bana... Suçluyor musunuz yoksa beni, yüreğini bir ölümlüye kaptırmış bir zavallı olmakla? Ne bir ölümlü o, ne de zavallıyım ben...
Clodya... Bu ismi kullanmalıyım. Bir hikayede, bir romanda, bir cümlede, bir şeyde işte, ne fark eder!
İmparatoriçemin öldürülüşünü izledim.
Clodya bilir misin varlığınla bağlı olduğun birinin yavaş yavaş kanlar içinde kalmasını izlemeyi?
Çok basittir, öğreteyim! Karşısına geçersin, burnun sızlar, ve bir de üçüncü bir kişiden -ah evet, anlamayan, bilmeyen, görmeyen bir kişiden- azar yersin.
Kolaydır Clodya.
Yalan söylemek ne zaman zor oldu ki...
Yalan söylemek kolaydır, laf oyunları kolaydır...
Zor olan nedir, biliyor musun?
Söylemediğin bir yalandan ötürü taşlanmak!
'Uğursuz! Uğursuz!'
Birinin idam kararını kim verir Clodya?
Sen tanrı mısın?
Yalan söylüyor bana! İhanet etmişim, her şeyi boş vermişim, güçsüz, maskelere yapışıp kalmışım! Suçluyor beni, onun bana verdiği isteği, içtepiyi kullandığım için suçluyor!
Tanrı bana yalan söylüyor Clodya.
O bana yalan söylüyor.
Söylenmemiş yalanlardan yediğim kırbaçlar...
İmparatoriçem öldü Clodya.
Ve ona aşık olan da öldü.
Öldürdüler beni.
Kendi cesetinle öpüşmeyi denedin mi Clodya?
İster sapkınlık deyin, ister zırvalık!
Anlamıyor, anlamıyor!
Bunlar gerek yazmak için!
Gerçek olması gerekmez; zehirlendiğini yazmak için zehirlenmek gerekmez ki Clodya!
Neden anlamıyor bunu?
Neden!
Kim suçlayabilir beni?
Şeytan da yalan söylüyor!
Aldattınız beni, aldattınız hepiniz, birleşip kandırdınız beni!
Ama bilmiyordunuz ki, tek gerçek olan düşlerdir.
Gerçek olan, aldatmaca olabilir.
Aldanmak istiyorsam eğer, sana düşmez dur demesi!
Ve Clodya, güzel Clodya...
Kandırdılar beni.
İmparatoriçemi öldürttüler.
Bilir misin nasıldır, varlığınla bağlı olduğun birini bembeyaz boynuna yamuk parmaklarını bastırmak...
Nasıl da yer leş kargaları...
Clodya! Öldü o, ve kızdılar bana...
Yanıma gelmek ister misin?
Bana sarılmak veya?
Clodya, gözlerime bak dersem... bakar mısın?
Yargıladılar beni.
Ve astılar.
Ve yaktılar.
Öldürmüşüm imparatoriçemi!
Bana kim... öldür dedi?
İşte bu, Clodya, zordur...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Lütfen blog veya yazı hakkında yorum yapın. Önerileriniz daha iyisine giden bir yol olacak...