“Ben nefes alan bir kadavrayım. Ölümsüzlükten önceki ölüm”der Nietzsche. Tam olarak kastettiği nedir, bilmiyorum.Ama doğruluğu kesindir bu sözün. Eğer hayatınızı boşuna, amaçsız, önyargı ve korkulardan sıyrılamamış, küçük bir solucan ya da Dostoyevski’nin Karamazov Kardeşler’de dediği gibi bir ‘tahtakurdu’ olarak, hiçbir şeyi sorgulamadan ve inandıklarınızı savunmadan yaşadıysanız gerçekten de ‘nefes alan bir kadavra’sınız siz!
Sadece yaşamışsınızdır, hem de anlamsızca! Bir kediye, yerdeki solucana, bahçedeki köpeğe sorarsanız eğer “Niye yaşıyorsun?” diye, cevap alamazsınız. Ama bir insan cevap veremiyorsa bu soruya, ya da “İyi bir iş sahibi olmak için” , “Kendime son model bir Ferrari alabilmek için.” diyorsa, işte orada çakar sorunun masum şimşekleri: “O ZAMAN NE FARKIN VAR BİR HAYVANDAN VEYA MEZARINDA UYUYAN ÇÜRÜMÜŞ KADAVRADAN?”
Cevabı yoktur sorunun, şimşekler öylece asılı kalır havada. Kimse düşünmez cevabı, ne senden ne de benden başka…
Ama ya bulursan cevabı? Küçük bir SOLUCAN, cevabı bulunca çıkar yaşadığı taş altından. Ama artık korumasızdır, korkar başlarda. Sonraysa anlar yalnız olduğunu ve sadece –evet, sadece- sorunun yanıtını bildiği için ötekilerin onu nasıl öldürmeye çalışacağını. Ve anlar SOLUCAN; gerçeği fark etmiştir ya, dayanması gerekir bunu bilmenin, bilip de başkalarının bilmesini sağlayamamanın acısına. Ölür gibi olur, çürütür mutluluğu gerçeği bilmek. Ama ölümsüzlüğe varmak için tek yoldur bu…
Dayanır SOLUCAN; nefret eder amaçsız yaşayanlardan, iğrenir gerçeği bilmeyenlerden. Artık bir solucan değildir, ama nefreti ve iğrenmesi kopartır onu hayattan. Unutur mutluluğu, ama bilir: çevresindeki her “mutlu” insan, aslında kendine yalan söylemeyi en iyi başarandır. Ama kendini kandırmaz bizim eski solucan, yaşar acılarıyla. Yalnızlıktır tek dostu, ölümsüzlükten önceki ölümdür bu…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Lütfen blog veya yazı hakkında yorum yapın. Önerileriniz daha iyisine giden bir yol olacak...